
Mucizeler bazen “Miyav” diye başlar…
Viyana’nın kalbinde, güneş ışığıyla aydınlanan evimizde…
bizim minnoşlar hep sevgiyle, kahkahayla ve bol bol pofuduklukla büyür.
Burada her şey sistemli ama doğal.
Hem soyağacında dünya şampiyonları var, hem de göbeğinde fırfır sesleri.
Bazen öyle tatlı mırlarlar ki…
kapıdaki kargo bile “gelmişken seveyim” der.
Karakter mi?
Yani Ragdoll dediğin…
Kedi değil, resmen Türk misafiri gibi.
Yumuşak huylu, asla aceleci değil,
kucakta saatlerce oturur, çay da içer, dedikodu da dinler.
Zaten bir Ragdoll’a “hadi kalk” diyemezsin o anca canı isterse kalkar. (Ama kalkmaz.)
Bizim yavrular?
Çocukların arasında büyürler.
Elektrik süpürgesine bakıp kafa sallarlar, tencere kapağı düşünce bile gözlerini kırpmazlar.
“Hayat bu, alışmak lazım” diyecek kadar bilgelerdir.
Onlar sadece ev kedisi değil,
ailenin ruh halini dengeleyen sessiz terapistlerdir.
Bizim hedef?
Her yeni nesilde o efsanevi Ragdoll karakterini daha da zarif, daha da “insan seven” hale getirmek.
Çünkü kedi değil onlar…
pamuk kalpli, minik pelerinli terapistler.
Dilersen, bunu hem web sitesine hem Instagram’a uygun şekilde sadeleştirilmiş versiyonla da hazırlayabilirim.
Hazırsan: ikinci perdeyi açarız!
_JPG.jpg)


